Prof. Dr. Recep Akdağ 15 Temmuz’u ve Sağlık Sektörüne Yansımalarını Anlattı
AFSÜ tarafından düzenlenen konferansta konuşan Eski Sağlık Bakanı Erzurum Milletvekili Prof. Dr. Recep Akdağ, Türkiye’nin sağlık sisteminin 15 Temmuz ve sonrasında yaşanan krizleri başarıyla atlattığını söyledi. Demokrasi ve Milli Birlik Günü etkinlikleri kapsamında AFSÜ’nün davetlisi olarak şehrimize gelen Prof. Dr. Recep Akdağ, “Öncesi ve Sonrası ile 15 Temmuz Darbe Girişimi ve Sağlık Sektörüne Yansımaları” başlıklı bir konferans verdi.
Vali Gökmen Çiçek, Belediye Başkanı Mehmet Zeybek, Garnizon Komutanı Tuğg. Osman Alp, protokol üyeleri, öğretim üyeleri ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin katılım gösterdiği Akrones Otel’deki konferansta, pandemi tedbirleri titizlikle uygulandı.
Şehitlerimiz için saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından 15 Temmuz konulu kısa film gösteriminin yapıldığı etkinlik, Rektörümüz Prof. Dr. Nurullah Okumuş’un selamlama konuşması ile devam etti. AFSÜ olarak, on bir yıl kesintisiz görev yaparak dünyada bu görevi en uzun süre yürüten bakan olan Prof. Dr. Akdağ’ı ağırlamaktan gurur duyduklarını belirten Prof. Dr. Okumuş, Türkiye’yi 15 Temmuz kalkışmasına götüren sürecin, ardından yaşananların ve sağlık sistemi bağlamındaki etkilerinin ele alınmasının önemine işaret etti.
Prof. Dr. Okumuş: “Şehir hastanelerinin mimarı, Prof. Dr. Recep Akdağ hocamızdır.”
Prof. Dr. Akdağ’ın talebiyle 2006’da, bugünkü şehir hastanelerinin altyapısını oluşturmak amacıyla yurt dışındaki sağlık merkezlerini inceleyecek bir ekip oluşturulduğunu söyleyen Prof. Dr. Okumuş, böylece yurt dışında neler yapıldığı, sağlık sisteminin nasıl işlediğinin gözlemlenmesinin amaçlandığını kaydetti.
Söz konusu incelemede birçok sağlık merkezini ve hastaneyi değerlendirme fırsatı bulduklarını belirten Prof. Dr. Okumuş şöyle konuştu: “İnceleme gezisinde bir hastane nasıl olmalı, klinikler nasıl olmalı şeklinde ciddi bir tecrübe paylaşımı oldu. Bir hastanenin her açıdan nasıl olması gerektiğiyle ilgili biz orada değerlendirmeler yapmıştık. Özellikle Texas Çocuk Hastanesine gerçekten gıpta ile bakmıştım. Üzerinden yaklaşık 13 yıl geçti. Türkiye olarak bugün, o hayranlıkla baktığımız hastanelerden, o yoğun bakımlardan, yatak kalitesi, hizmet üretme açısından çok daha fazlasına sahibiz.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Hayalim’ dediği şehir hastanelerinin mimarı, Prof. Dr. Recep Akdağ hocamızdır. Bize o dönemde destek vermiştir. Bu hale gelmemizde kendisinin gerçekten çok fazla emeği var. Sekiz yıl başhekim olarak sonrasında da Genel Müdür olduğumda, bakanlıkta kendisiyle çalışma fırsatı buldum. Kendisinden çok şey öğrendim. Bu vesile ile şükranlarımı esirgemeden ve abartmadan sunuyorum. Eğiticiliğin ve yöneticiliğin ne olduğunu kendisinden öğrendim. Sağlık sisteminin gelişmesinde çok büyük katkısı ve emekleri vardır.”
“Ben o gece hissettim ki bu milletin başı eğilemez.”
Prof. Dr. Okumuş’un selamlama konuşmasının ardından kürsüye davet edilen Prof. Dr. Recep Akdağ, konferansına geçmeden önce, 15 Temmuz Darbe Girişimi sırasında Erzurum’da kaydedilen görüntülerin yer aldığı bir vido izlettirdi. Özellikle üniversitelerdeki akademisyenlerin 15 Temmuz’un doğru anlaşılması konusundaki sorumluluklarının büyük olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Akdağ, “Entelektüel birikimi, üniversitelerden öğrencilere tüm topluma böyle kötü hadiselerin bir daha yaşanmaması için aktarmak zorundayız.” dedi.
Prof. Dr. Akdağ şöyle konuştu: “15 Temmuz 2016 tarihinde Erzurum’da büyük amcanın vefatı üzerine kurulan taziye çadırındaydım. O gece 22.00 sularında telefonlarımız vasıtasıyla kalkışma olduğunu fark ettik. Erzurum Polisevinde şehrin en hareketli caddesinde bizlerde toplandık. Bir saat içinde yüz bini aşkın insan o caddeyi doldurdu. O akşam Erzurum’da erkek nüfusunun dörtte üçü Cumhuriyet caddesindeydi. Ben sabah namazına kadar konuştum. Yorulunca arkadaşlarım konuşmayı sürdürdü. O meydanda 6 saat kaldık.
Ben o meydanda neyi hissettim? Erzurumlu olarak çocukluğumuzdan beri, tıpkı Afyonluların Kurtuluş Savaşında yaşadıklarına benzer bir hissiyatı biz 93 Harbinde yaşadık. Bir sabah namazı sonrası okunan sela ile Erzurum halkı elinde ne varsa tabyalardan gelen Ruslara karşı mücadeleye girişir. Çocukluğumuzdan beri anlatılan bu kurtuluş hikâyesinin ne manaya geldiğini ben 15 Temmuz gecesi yaşadım. Hep işitiyorduk ama hiç hissedememiştik. Ben o gece hissettim ki bu milletin başı eğilemez.” dedi.
FETÖ ve PKK 12 Eylül’ün Ürünü
FETÖ taifesini cesaretlendiren unsurun 12 Eylül Darbesi ve 28 Şubat Post Modern Darbesiyle insanların kendi ülkesinde paryalaştığı dönem olduğunun altını çizen Prof. Dr. Akdağ, sözlerini şöyle sürdürdü: “80 ihtilalinin sonuçları vardır. Bu ihtilalden sonra Türkiye’de illegal örgütlerin hemen hepsinin bastırılıp bir anlamda fonksiyonsuz duruma getirildiğini görüyoruz. O dönemde iki örgüt vardır. Birisi, o günlerde ileride terör örgütü olacağı bilinmiyordu, FETÖ yani Fetullah Gülen Hareketi. Öbürü de PKK’dır. Türkiye’nin başına ilerleyen yıllarda en çok bu ikisi bela olmuştur.
60 ihtilali de 80 ihtilali de aslında dış işbirlikçilerle birlikte yapılmıştır. Bunu hepimiz biliyoruz. Elbette 15 Temmuz kalkışması da dış işbirlikçilerle birlikte yapıldı. Böyle olmasa şimdi FETÖ’nün ABD tarafından korunup kollanması nasıl izah edilir? Sadece ABD’de değil birçok Avrupa ülkesinin Fetöcülere kucak açması başka türlü nasıl izah edilebilir? Bunlar demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü bilmiyorlar mı? Özellikle bu ülkelerin derin devletleriyle Türkiye’nin yükselmesini istemeyen, Türkiye’nin bekasına göz diken bir takım devletlerin işbirlikleri hususunda hemfikiriz. Aklıselim sahibi olan herkes bunu görmektedir.
“Masum gençleri kandırıp efsunlanmış gibi sürüklemek için kılıf hazırlamaları gerekiyordu.”
TSK ve güvenlik güçleri içerisindeki Fetöcülerin PKK’nın ezilmesine mani olan bir takım faaliyetlerini biliyoruz. Bir anlamda bunların ikisi de aynı yerden talimat alan, beslenen ve 83 milyonun huzuruna kastetmiş örgütlerdir. Tırnak içerisinde söylüyorum kutsal sebeplerle ortaya çıktıklarını iddia etmelerinin hiçbir önemi yok. FETÖ İslami hizmet kılıfına bürünmüştü. PKK da güya ezilen Kürtlerin haklarını koruma kılıfına bürünmüş oldu. Masum gençleri kandırıp efsunlanmış gibi sürüklemek için kılıf hazırlamaları gerekiyordu.
FETÖ’nün tarihteki diğer terör örgütlerine benzemeyen bazı yönleri var. Nadir örgütlerde görülen halleri var. Bunu, Sayın Cumhurbaşkanımız örgütü ‘Haşaşilere’ benzeterek ifade etmiştir. O da takiyye yapmak, korkunç bir biçimde kendilerini saklamaktır. Bunu Haşaşiler de Hasan Sabbah’ın fedaileri de yapmıştır.”
“Sureti haktan görünen münafıklardan çok korkmak lazımdır.”
Fetöcülerin sureti haktan görünerek kendilerini çok iyi sakladıklarına dikkat çeken Prof. Dr. Akdağ şöyle konuştu: “Bir özellikleri de istihbarat dairelerini, personel dairelerini, sınavların yapıldığı daireleri ele geçirmeleridir. İstihbarat yanlış adamın elindeyse yandınız, geçmiş olsun. Kim ehliyetli, kim liyakatli ve doğru adamdır diye personel dairelerinin hazırladıkları dosyalara bakarız. Orada da onlar hâkim. Sınav komisyonlarına hâkimler. ÖSYM’den tutun da Silahlı Kuvvetlere kadar hâkim olmuşlar. Bu işin temeli 1980’li yılların başında atılmış yani 40 yıllık bir süreci kapsıyor. Çeşitli dönemlerde Harp Okuluna alınan kişiler böylelikle gelmişler.
En büyük karakter özelliklerinin takiyye olduğunu tekrarlıyorum. Yani yalancılık, Anadolu’daki yaygın tabirle münafıklar. Sureti haktan görünen münafıklardan çok korkmak lazımdır. Bunlar sureti haktan görünüp milli duygularımızı da kullandılar. Dünyaya Türkçe öğretmeye kalktılar. Dünyanın her yerinde Türkçe Olimpiyatları düzenlediler.
Ordumuz Peygamber Ocağı, göz bebeğimizdir. Bunun zedelenmesine hiçbir zaman müsaade etmeyiz. Zaman zaman bir daha darbe olur mu tartışmaları gündeme gelmektedir. 15 Temmuz ruhu muhafaza edildiği müddetçe darbe olmaz. Bu millet öyle bir millet ki en kanlı darbe teşebbüsü olan 15 Temmuz darbe teşebbüsünü, 4 saatte bastırmıştır.
Sağlıkta krizlere hazır olmak diye bir kavram var. Ülkemizin sağlam işleyen sağlık sistemiyle 15 Temmuz darbe teşebbüsünü, Van depremini ve coronavirüs pandemisini Türkiye olarak rahat karşıladık. Çünkü sağlık altyapımız sağlamdır. Ama Batılı ülkeler sınıfta kalmıştır. Devletimiz FETÖ temizliğini sürdürmektedir. FETÖ’nün sağlık sektörüne hemen hemen olumsuz bir etkisi yoktur. 15 Temmuz darbe kalkışmasının bertaraf edilmesinde emeği olanların kıymetini bilmeye mecburuz. Eğer 15 Temmuz’u unutursak 251 şehidimizin elleri yakamızdadır.”
Prof. Dr. Akdağ’a Kur’an-ı Kerim ve Türk Bayrağı hediye edilen program toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi.